top of page

Yazar: J. R. R. Tolkien

 

Çeviri: Çiğdem Erkal Yeşilbademli

 

Yayıma Hazırlayan: Bülent Somay

 

Yayın Yönetmeni: Müge Gürsoy Sökmen

 

Şiir Çevirileri: Bülent Somay

 

Kapak Tasarımı: Semih Sökmen

 

Kapak İllüstrasyonu: John Howe

İki Kule Yüzüklerin Efendisi II

Stok kodu: VK000489
270,00₺ Normal Fiyat
229,50₺İndirimli Fiyat
Adet
  • Yüzük Kardeşliği dağılıyor bu ciltte. Frodo ve Sam Yüzük'le birlikte Mordor'un kapılarından geçmeye çalışırken yeni bir yol arkadaşı ediniyorlar. Orklara esir düşen Merry ve Pippin, Orta Dünya'nın en eski ırkıyla tanışıyorlar. Aragorn, Gimli ve Legolas ise, Orta Dünya'nın kaderini çizecek büyük savaşların ilkine katılıyorlar...

     

    ----

    Eleştiriler - Görüşler

    Sevin Okyay, “Orta Dünya'nın ortak lisanı”, Virgül, Sayı 3, Aralık 1997

    Tolkien Hobbit'i gerçekten de çocukları için yazmıştır belki, zaten onları masallarla oyalamak gibi bir huyu vardı. Ama Hobbit'in masalsı, nispeten hafif üslubuyla başlamasına rağmen Yüzüklerin Efendisi gitgide daha esrarengiz, karanlık, karmaşık hale gelen havasıyla fantezinin ayrı bir grubunda yer alır. Fevkalade zengin tarihi, coğrafyası, ve hepsinden önemlisi göz kamaştırıcı lisan çalışmasıyla düpedüz eşi menendi olmayan bir kitaptır.

    Aslında, kişiliğinin parçalarını toplayıp bir araya getirircesine yazdığı Yüzüklerin Efendisi'ni onun bütünlenmesi, doruğa varması, kendini resmetmesi olarak görsek de, John Ronald Reuel Orta Ülke'de yaşamadı. 3 Ocak 1892'de, Güney Afrika'da, Bloemfontein'de doğdu. Annesi de, babası da Birminghamlıydı ama yeni bir hayat arayarak yurtlarını bırakıp Güney Afrika'ya gitmişlerdi. Babası banka müdürüydü. Üç yıl sonra anne Mabel, iki oğlu Ronald ve Hilary'yle İngiltere'deyken, kocasının öldüğü haberini aldı. Zaten Bloemfontein'ı sevmezdi, oğullarıyla birlikte küçük Sarehole köyüne yerleşti. Tolkien, gelişim ve oluşum dönemini burada geçirdi ve Sarehole'u hobbitler diyarı Shire'a model olarak aldı. Köyde en fazla ilgisini çeken şey, Cole Bank Road, şu anda da ayakta olan değirmendi. Ronald ve Hilary, saatler geçirdikleri değirmende sadece, onları kovalayıp durduğu için "Beyaz Ogr" adını taktıkları değirmencinin oğlundan şikayetçiydiler.

    Ronald Birmingham'daki King Edward's Okulu'na yazılınca aile taşınmak zorunda kaldı. Böylece J. R. R.'nin kır sefası da bitmiş oldu ama anıları, ileride yazdıklarına paha biçilmez renkler kattı. Daha sonra uygarlığın kırdaki eski evine el uzatmasından yakınacaktı. Ancak, uygarlığın es geçtiği bir yer de vardı: Moseley Bataklığı. Mucizevi şekilde korunmuş bu esrarengiz yabanıl hayat sığınağı, Tolkien'in Yaşlı Orman'ına, doğanın ruhu Tom Bombadil'in yaşadığı ormana da esin kaynağı oldu.

    Civardaki bir başka bina ise, genç Tolkien'i etkilemiş olmalı. Burası, Perrott's Folly adı verilen 29 metrelik olağanüstü bir kuleydi. 1758 yılında John Perrott tarafından yapılmıştı ve şehrin en garip mimariye sahip yapısı olarak "Perrott'nun divaneliği" adını kendince hak ediyordu. Hemen yakınlarda geç Victoria devrinden kalma bir başka kule vardı. Bu ikisi, Yüzüklerin Efendisi'nin ikinci cildine adını veren Minas Morgul ve Minas Tirith'e esin kaynağı oldu. J. R. R, Birmingham'daki yıllarında Gamgee adıyla da karşılaştı. Tolkien, yerel sıhhî pamuk markasını Yüzüklerin Efendisi'nin esas kahramanı Frodo'nun sadık refakatçisi ve yüzük taşıyıcılarının sonuncusu olan Sam (Samwise) Gamgee'ye uygun buldu.
    (...)

    Benzersiz bir dünyanın yaratıcısı Tolkien'i çevirmenin zorluğundan söz etmiştik. Bu zorluk, başka diller için de geçerli. Nedeni ise, yazarın en güçlü özelliği olan ve Yüzüklerin Efendisi'nin her katmanında ve hatta her kelimesinde kendini gösteren lisan sevgisi ve bilgisiyle açıklanabilir. Ortak Lisan isimlerinin nasıl İngilizleştirildiği üzerine notlar, Yüzüklerin Efendisi'ndeki "İsimler Kılavuzu", Tolkien'in çevirmenlere talimatını da içerir. Bu rehberde, indeksteki isim listesini tarar ve hangilerinin çevrilebileceğini, hangilerinin olduğu gibi bırakılması gerektiğini belirtir. Aslında buraya kadarki bölüm bile usta bir çevirmen gerektirir ama bu işin sadece başlangıcı. Diğer dilsel incelikler, işi neredeyse imkânsızlık düzeyine çıkarır. Örneğin Rohirrimlerin lehçesinin çevrilen dille olan ilişkisi, Anglo-Sakson dili ile modern İngilizcenin ilişkisiyle aynı olan bir dile dönüştürülmelidir. Ki, Çiğdem Erkal İpek çevirisinde tam da bunu yapıyor ve Rohirrimler'in lehçesini, bir Orta Asya lehçesiyle karşılıyor.

    Öte yandan, Tolkien arkaik tadı olan bir dil kullandığı halde, Anglo-Sakson ya da Ortaçağ dilini tam olarak yeniden yaratmamış. Bir yandan onu özgün haline en yakın biçime getirirken, bir yandan da modern okuyucunun anlamayacağı bir dil kullanmaktan kaçınmış. Sonuçta ortaya kasten ve özenle tasarlanmış bir dil çıkmış. Ortak Lisan bile bir aynılık arzetmiyor. Farklı artyetişimleri olan karakterler (İngilizce olarak "temsil edilen") Ortak Lisan'ı farklı üsluplarda konuşuyor (İkinci kitabın -yani Birinci Kısım'ın ikinci kitabının) ikinci bölümü olan Elrond'un Divanı'nda (The Council of Elrond) olduğu gibi. Farklı zamanlarda tek tek karakterler değişik üsluplarla konuşuyor. Tolkien Ek F'nin II'nci bölümünde bunu da açıklıyor. Örneğin, hobbitler arasındaki farklı konuşmalardan söz ederken, bunu, onların bir kısmının Shire'da dendiği gibi "kitap dili"ne aşina olmaları sayesinde, karşılaştıkları kişilerin üslubunu hemen fark edip benimsemelerine yoruyor. Bir de, Aragorn (ya da Yolgezer/Strider) gibi, kökenini ya da işini saklamak için ayrıca özen gösterenler var. Üstadın şiirleri ise, sık sık "çevrilemez" sınırında dolaşıyor. En aşırı örneği ise, beş ayrı vezni içeren Many Meetings'de (Nice Buluşmalar) Bilbo'nun söylediği Earendil'in şarkısı..
    (...)

    İyi ama, bilmediğimiz, yüzyıl dursak kendi kendimize hayal edemeyeceğimiz bir dünya bizi neden bu kadar etkiliyor? Alimane katkılarla, kendimce şöyle bir cevap buldum:

    J. R. R. Tolkien, On Fairy-stories'da (Masallar Üzerine), ikincil yaratım fikrini ortaya atıyor, yani bir yazarın bir İkincil Dünya yaratmasını. Yazar bu İkincil Dünya'yı (Orta-Dünya) gerçek bir şey olarak görüyor. Maddî olmadığı için tanımlanmaya muhtaç bir dünya. Çünkü maddi nesneler gibi, aktif olarak tanımlanmadan varlığını bizatihi kanıtlama gücünden yoksun.

     

Henüz Değerlendirme YokFikirlerinizi paylaşın. İlk değerlendirmeyi siz yazın.

Benzer Ürünler

Üyelere
%40'a
varan
indirim!

bottom of page